YER KABUĞUNUN GİZEMİ
Yer Kabuğunda Neler Var?
1.Kayaçlar
Yer
kabuğu toprak ve kayaçlardan meydana gelmiştir. Yer kabuğunu oluşturan
kütlelere kayaç Dünyamızı saran ve
yer kabuğunu oluşturan kayaçların tümü değişik minerallerin bir araya gelmesiyle
oluşur. Mineraller, doğal yollarla
oluşan katı maddelerdir. Kireç taşı, çakıl taşı, granit, sünger taşı, mermer
bazalt, kuvartz, andezit, obsidiyen ve şist yerkabuğunda bulunan bazı kayaçlara
örnektir. Kayaçların çeşitleri vardır ve doğada sürekli olarak birbirlerine
dönüşürler. Fakat dönüşüm olması için çok uzun yıllar geçmesi gerekir. Bu
yüzden de bu dönüşümü fark edemeyiz.
Yer
kabuğundaki kayaçları günümüzde çok değişik amaçlarla kullanırız.
·
Kumtaşı, bina yapımda kulanılır.
·
Mermer inşaaatlarda döşeme malzemesi
olarak kullanılır.
·
Mermer inşaatlarda döşeme malzemesi
olarak kullanıldığı gibi anıtlarda, heykel yapımında kullanılır.
·
Granit kaliteli bir zemin ve duvar
malzemesidir.
2.Yer Altı Kaynaklarımız “Madenlerimiz”
Ekonomik
değeri olan kayaçlara maden denir.
Örneğin granit bir çeşit kayaçtır. Ekonomik değeri olduğu için maden olarak
nitelendirilir. Hem bir kayaç hem de maden olan granitin içinde çeşitli mineraller
bulunur.
Madenler, sanayinin gelişimi ile yaşantımıza hızla
girmiştir. Ayrıca madenler hammadde olarak kullanıldıklarından teknolojinin
gelişiminde de büyük rol oynarlar. Bazı madenler ve kullanım alanlarını şu
şekilde sıralayabiliriz:
DEMİR:
Otomotiv sanayinde, çeşitli çeliklerde, inşaatlarda, ray yapımında kullanılır.
BAKIR:
Kablo yapımında, elektrikli cihazlarda kullanılır.
CIVA:
Boya ve ilaç sanayiinde, dişçilikte, termometre yapımında kullanılır.
TALK:
Kapı, pencere, seramik ve kauçuk yapımında, pudra üretiminde kullanılır.
KURŞUN:
Ambalaj
sanayisinde, akü yapımında kullanılır.
MİKA:
Elektronik ve elektrikli araçlarda yalıtkan olarak kullanılır.
3. Geçmişin İzleri “Fosiller”
Canlıların
milyonlarca yıl öncesinden günümüze kadar gelen kalıntı ya da izlerine fosil denir.
Acaba fosil nasıl oluşur?
Ölen
canlıların yumuşak kısımları diğer hayvanlar tarafından yenilir veya bakteriler
tarafından çürütülür. Bu canlıdan geriye kalan kemik gibi sert kısımlardır. Her
canlıda fosilleşme olmaz. Ölü canlının bulunduğu ortam çürümeyi yapan
bakterilerin yaşaması için uygun değilse, canlının çürümesi gerçekleşmez. Yani
canlı kalıntılarının hava ile teması kesilirse milyonlarca yıl bu canlı
kalıntıları ortamda kalır. Böylece fosilleşme meydana gelir.
Fosilleşme
en çok bazı kayaçlarda meydana gelir. Ayrıca bir bataklık, bir nehrin kumlu
tabanı, buzullar, çam reçinesi, asfalt, deniz ve göl gibi ortamlar
fosilleşmenin en iyi yerleştiği yerlerdir.
Fosillerin bazıları, canlıların vücutlarının
tümünden bazıları da parçalarından oluşabilir. Bazı canlıların ise hiçbir
parçası kalmaz, ancak bu parçalara ait izler korunarak fosil olur. Fosilleri
kendi içinde çeşitlilik gösterir.
Bitki Fosilleri: Genellikle sert
tohumlular ve tahta kısımlar fosilleşirler. Ancak bazı maddelerin etkisiyle de
çiçek ve yapraklar en ince detaylarına kadar korunabilir.
Hayvan Fosilleri:
Dişler, kabuklar, kemikler genellikle en sık rastlanan kalıntılardır.
Alaska gibi
bazı soğuk bölgelerde donmuş hayvanlar fosil olarak tümüyle milyonlarca yıl
korunmuştur. Milyonlarca yıl önce denizlerle kaplı olan bölgelerden su geri
çekildiğinde kabuklu deniz canlıları çamur, balçık ve kuma gömülmüşlerdir. Bu
şekilde de milyonlarca yıl fosil olarak korunmuşlardır. Gözle görülemeyecek
kadar küçük canlıların da fosilleri olabilir.
Fosiller
düşündüğümüz gibi her yerde kolaylıkla bulunmazlar. Fosilleri arama ve çıkarma
çalışmaları oldukça dikkatli yapılmalıdır. Fosil çıkartma Fosilleri inceleyen
bilim dalına paleontoloji denir.
Fosiller ile ilgili çalışmalar yapan bilim insanlarına ise paleontolog adı verilir. Paleontologlar, çeşitli araçlar ve değişik
yöntemler kullanarak fosilleri bulmaktadırlar. Fosiller bize, yerkabuğunun
oluşumu ve geçmişte yaşamış canlı türleri hakkında bilgi verir.
4.Doğal Mirasımız “Doğal Anıtlar”
Doğal
Anıtlar Yer kabuğunun oluşumu sürecinde ortaya çıkan yeryüzü şekillerine doğal
anıt adı verilir. Doğal anıtlar, çok uzun bir süreçte oluşan ve tüm insanlığa
ait olan değerlerdir. Peri bacaları Pamukkale Peri bacaları, Pamukkale Travertenleri,
Damlataş Mağarası, İnkaya Çınarı, Karapınar Obruk Gölü, Karaca Mağarası
ülkemizdeki doğal anıtlardır.
Doğal
anıtlar, ülkenin başta gelen zenginlik kaynaklarıdır. Mağaralar; jeologlar ve
arkeologlar için çok zengin bir malzeme kaynağıdır. Bilim adamları, ilk
insanların yaşayışları, uygarlık düzeyleri hakkında bilgi edinebilmek için
mağaraları incelemişlerdir. Antalya'daki Karain Mağarası insanoğlunun bilinen
en eski yerleşim yerlerinden biridir. Burada Taş Devrine ait hayvan fosilleri,
insan kalıntıları ve o döneme ait araçlar bulunmuştur. Bu yüzden doğal
anıtların bulunduğu bölgeler mutlaka korumaya alınmalıdır. Çünkü her biri bizim
için kültürel miras olarak önem taşır.
Erezyon ve Heyelanın
Yer Kabuğuna Etkisi
Erezyon ve Heyelan
Erozyon ve heyelan birbirinden farklı
kavramlardır. Toprağın, su ve rüzgarın etkisiyle aşınıp başka yerlere
taşınmasına erozyon denir. Yeteri
kadar bitki örtüsü olmayan açık ve düz araziler rüzgar erozyonuna neden olur.
Gevşek yapıda olan ince ve kuru toprak rüzgar etkisiyle kolaylıkla başka
yerlere sürüklenebilir. Rüzgar erozyonu uzun bir zamanda yer yer çukurlar
oluşturur. Sürüklenen bu topraklar farklı yerlerde tepeler meydana getirir.
Yağan
yağmur suları veya akan bir nehirdeki su, bitki örtüsünün zayıf olduğu
bölgelerde erozyona sebep olur. Erozyon, üç temel sebepten kaynaklanır. Bu
sebepler; ormanların yok edilmesi, toprağın yanlış kullanımı ve meraların
tahrip edilmesidir. Erozyon; toprağın veriminin düşmesine, çölleşmeye, ürün
kalitesinin düşmesine ve suların kirlenmesine sebep olur.
Kayalardan, döküntü örtüsünden veya
topraktan oluşmuş parçaların, yer çekiminin etkisi ile yerlerinden koparak
yerdeğiştirmesine heyelan (toprak kayması) adı verilir.
Erozyon
ve heyelan arasındaki fark nedir?
Erozyon,
rüzgar ve su gibi etkenlerle gerçekleşirken, heyelan yer çekiminin etkisiyle
gerçekleşir. Heyelan, genellikle kaya veya toprak parçalarının yer değiştirmesi
ile olurken, erozyon toprağın aşınıp taşınması ile meydana gelir.
Erezyondan Korunalım
Toprağı
erozyonun olumsuz etkilerinden korumak için;
·
Çıplak alanlar ağaçlandırılmalıdır.
·
Bitki örtüsü korunmalıdır.
·
Topraklar eğime dik olarak sürülmelidir.
·
Ahır hayvancılığı yapılmalıdır.
·
Eğimli arazilerde toprağın önüne basamaklı setler
yapılmalıdır. Bu yönteme taraçalama
denir.
·
Baraj
göllerinin yamaçları ağaçlandırılmalıdır.
·
Erozyonla
mücadele çalışmalarında daha etkili olabilmek için bu alanda faaliyet gösteren
vakıf, kurum ve sivil toplum kuruluşlarına katılarak uzmanların hazırladıkları
projelerin hayata geçirilmesine katkı sağlamalıyız
Yer Kabuğundaki Yer Altı ve Yer Üstü Suları
Sanayide, temizlikte, tarımda yani yaşamın her alanında
kullanılan su yaşam için çok önemlidir. Su; yeryüzü, yer altı ve atmosfer
arasında katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç halde bulunur. Deniz, okyanus, göl,
akarsular, kutuplardaki buzullar, yer altı suları ve atmosferdeki su buharını
su kaynakları olarak sayabiliriz. Bu
kaynaklardan okyanus, deniz, göl ve akarsular yer üstü sularıdır. Sıcak
ve soğuk su kaynakları da yer altı
suları olarak adlandırılır. Yer altı ve yer üstü sularının temel kaynağı
yağışlarla yeryüzüne inen kar ve yağmur sularıdır.
Su, yeryüzünün herhangi bir yerine kar veya yağmur olarak
düşer. Bu suyun bir kısmı doğrudan; bir kısmı da akarsu, göl, baraj gibi
suların tabanlarındaki boşluklardan süzülür. Bu sular yer altı sularını meydana getirir. Yer altı suları farklı
derinliklerde bulunur. Kazılan kuyularda yer altı sularına ulaşılır ve bu sular
yer üstüne pompalanarak değişik amaçlı kullanılır. Eğer su kendiliğinden yer
üstüne fışkırırsa bu tür kuyulara artezyen
kuyusu denir.
Yer altı sularının doğal olarak yani kendiliğinden yeryüzüne
çıktıkları yere kaynak adı verilir. Kaynak sularının bir kısmı sıcak, bir kısmı
soğuk ve bir kısmı da ılıktır. Eğer sular ılık veya sıcak ise bunlara termal su
denir. Ülkemiz termal kaynaklar bakımından oldukça zengindir. Kaplıca (ılıca)
ve çamur kaynakları olmak üzere pek çok sıcak su kaynakları vardır. Nadir
olarak yeraltından çıkan kaynak suları saf halde bulunur. İçinde erimiş mineral
bulunan sulara maden suyu denir. Yer altı sularından içmeye elverişli olanlar
içme suyu olarak kullanılır. Ayrıca endüstri, tarım ve hayvancılıkta da bu
sulardan yararlanılır.
İçmece olarak adlandırılan soğuk maden sularından içecek
olarak yararlanılır. Kaplıca ve ılıcalardan ise insanlar yıkanma amaçlı
faydalanırlar. Yer üstü suları da yer altı suları gibi çeşitli alanlarda
kullanılmaktadır. Ulaşım, turizm, balıkçılık, enerji üretimi ve çeşitli spor
faaliyetleri yer üstü sularının kullanım alanlarından bazılarıdır.
İçmece olarak adlandırılan soğuk maden sularından içecek
olarak yararlanılır. Kaplıca ve ılıcalardan ise insanlar yıkanma amaçlı
faydalanırlar. Yer üstü suları da yer altı suları gibi çeşitli alanlarda
kullanılmaktadır. Ulaşım, turizm, balıkçılık, enerji üretimi ve çeşitli spor
faaliyetleri yer üstü sularının kullanım alanlarından bazılarıdır. Fırat nehri
üzerindeki Atatürk Barajı'nda bulunan hidroelektrik santrali Türkiye'nin elektrik
ihtiyacının önemli bir kısmını karşılamaktadır. Ülkemizdeki plajlar turizmde
önemli bir yere sahiptir. Deniz ve nehir taşımacılığı ülkeler arası ticarette
çok önemli bir yere sahiptir.
Hava, Toprak ve Su Kirliliği
Hava Kirliliği
Canlıların
sağlığını olumsuz yönde etkileyen veya maddi zararlar oluşturan havadaki yabancı
maddelerin (duman, toz, gaz) normalin üzerine ulaşmasına hava kirliliği denir.
Hava
kirliliği; insan sağlığına, diğer canlıların hayatına ve ekolojik dengeye ciddi
zararlar verir. İnsanların yaptıkları faaliyetler sonucunda ortaya çıkan
atıklar havayı kirletmekte ve canlı hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Isınma
amacıyla kullanılan kalitesiz yakıtların
(odun,
kömür) havaya verdiği gazlar hava kirliliğine neden olur. Fabrika bacalarından
çıkan kimyasal gazlar, dumanlar havayı kirletmektedir. Motorlu karayolu
taşıtlarının havaya verdikleri kirletici gazlar, soluduğumuz havayı kirletir.
Hava kirliliğinin, başta insan sağlığı olmak üzere, bitki ve
hayvan sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Hava kirliliğinin; mimari,
sanatsal yapılar üzerinde tahrip edici ve bozucu etkisi bulunmaktadır. Bu
yüzden ekonomik yönden de zarar vericidir. Hava kirliliğine karşı önlemler alabiliriz.
Öncelikle fosil yakıt (kömür, petrol) kullanımı yerine güneş enerjisi ve jeotermal
enerji kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Sanayi tesisleri kurulurken yeşil alanların artırılması
planlanmalı ve sanayi atıkları havaya verilmemelidir. Arabaların egzozlarından
çıkan gazlar için egzozlara filtre takılmalıdır. İnsanlar toplu taşıma
araçlarına yönlendirilmeli ve yakıt olarak doğalgaz kullanılmalıdır. Orman
tahribatı önlenmeli, ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmeli ve ozon
tabakasına zarar verilmemelidir.
Toprak ve Su kirliliği
Toprağa bırakılan zararlı ve atık maddelerle toprağın
özelliklerinin bozulmasına toprak kirliliği denir. Toprak kirliliği
temizlenmesi en zor bazense hiç mümkün olmayan tehlikeli bir ortam yaratır. Bilinçsizce
yapılan ilaçlama, gübreleme, kaliteli toprakların yerleşim ve endüstri için
kullanıma açılması, toprak kirliliğini hızlandırmıştır. Pek çok kimyasal madde
içeren tarım ilaçlarının (böcek öldürücüler, mantar ilaçları) su ve toprak
kirlenmesinde önemli payı vardır. Toprağın yapısı, bilinmeden yapılan gübreleme
ve zararlı canlılara karşı yapılan mücadelede kullanılan tarım ilaçlarının
fazlası bitki ve diğer canlılara zarar verir. Hatta yağmur suları ile içme ve
yer altı sularına karışan tarım ilaçları denizlere kadar taşınarak su kirliliğine
neden olmaktadır. Verimli toprağın yok olması, erozyonla taşınan topraklar
denizlerde ve akarsularda bulanıklık oluşturarak su içindeki dengeyi de
bozmaktadır.
Arazilerin iyi ağaçlandırılmaması, ağaçların kesilerek tarım
alanı haline getirilmesi erozyona sebep olmakta ve bundan dolayı da su
kirliliği ortaya çıkmaktadır. Endüstri tesislerinden çıkan ve arıtılmayan atık
maddeler toprak ve su kirliliğine yol açmaktadır. Su kirliliğine; sanayileşme,
kentleşme, nüfus artışı, tarım ilaçları, kimyasal gübreler, katı çöplerin
sulara bırakılması, hayvansal atıklar ve toprak erozyonu neden olur.
Toprak ve su kirliliğini önlemek için neler yapılabilir?
Su kirliliği için; arıtma tesisleri kurulmalıve insanlar bu
konuda bilinçlendirilmelidir. Elbette ki toprak kirliliği de önlenebilir. Toprak
kirliliğini önlemek için; tarım ilaçlarının toprağa zarar vermeyecek şekilde
bilinçli olarak kullanılması, uygun gübreler tercih edilmesi, katı atıkların
topraktan uzaklaştırılması, atık suların arıtılmadan toprağa verilmemesi ve
toprak kirliliği konusunda toplumsal bilincin artırılması gerekir.
Kaynak:
Kaynak:
- Palme yayıncılık, 6.sınıf Fen ve Teknoloji PDF
çok güzel
YanıtlaSil