14 Aralık 2015 Pazartesi

4 Aralık 2015 Cuma

KELİME BULUTU

FOSİL ÖRNEKLERİ

KAVRAM HARİTASI

http://www.etkinogretmen.com/wp-content/uploads/2015/01/yer-kabuc49fu1.jpg

KARE BULMACA

Kutucuklardaki kelimeleri bulunuz.

YER KABUĞUNUN GİZEMİ KONU ÖZETİ

YER KABUĞUNUN GİZEMİ

 Yer Kabuğunda Neler Var?

  1.Kayaçlar

   Yer kabuğu toprak ve kayaçlardan meydana gelmiştir. Yer kabuğunu oluşturan kütlelere kayaç Dünyamızı saran ve yer kabuğunu oluşturan kayaçların tümü değişik minerallerin bir araya gelmesiyle oluşur. Mineraller, doğal yollarla oluşan katı maddelerdir. Kireç taşı, çakıl taşı, granit, sünger taşı, mermer bazalt, kuvartz, andezit, obsidiyen ve şist yerkabuğunda bulunan bazı kayaçlara örnektir. Kayaçların çeşitleri vardır ve doğada sürekli olarak birbirlerine dönüşürler. Fakat dönüşüm olması için çok uzun yıllar geçmesi gerekir. Bu yüzden de bu dönüşümü fark edemeyiz.
   Yer kabuğundaki kayaçları günümüzde çok değişik amaçlarla kullanırız.
·         Kumtaşı, bina yapımda kulanılır.
·         Mermer inşaaatlarda döşeme malzemesi olarak kullanılır.
·         Mermer inşaatlarda döşeme malzemesi olarak kullanıldığı gibi anıtlarda, heykel yapımında kullanılır.
·         Granit kaliteli bir zemin ve duvar malzemesidir.

   2.Yer Altı Kaynaklarımız “Madenlerimiz”

    Ekonomik değeri olan kayaçlara maden denir. Örneğin granit bir çeşit kayaçtır. Ekonomik değeri olduğu için maden olarak nitelendirilir. Hem bir kayaç hem de maden olan granitin içinde çeşitli mineraller bulunur.
Madenler, sanayinin gelişimi ile yaşantımıza hızla girmiştir. Ayrıca madenler hammadde olarak kullanıldıklarından teknolojinin gelişiminde de büyük rol oynarlar. Bazı madenler ve kullanım alanlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
DEMİR: Otomotiv sanayinde, çeşitli çeliklerde, inşaatlarda, ray yapımında kullanılır.
BAKIR: Kablo yapımında, elektrikli cihazlarda kullanılır.
CIVA: Boya ve ilaç sanayiinde, dişçilikte, termometre yapımında kullanılır.
TALK: Kapı, pencere, seramik ve kauçuk yapımında, pudra üretiminde kullanılır.
KURŞUN: Ambalaj sanayisinde, akü yapımında kullanılır.
MİKA: Elektronik ve elektrikli araçlarda yalıtkan olarak kullanılır.

   3. Geçmişin İzleri “Fosiller”

   Canlıların milyonlarca yıl öncesinden günümüze kadar gelen kalıntı ya da izlerine fosil denir.
   Acaba fosil nasıl oluşur?
   Ölen canlıların yumuşak kısımları diğer hayvanlar tarafından yenilir veya bakteriler tarafından çürütülür. Bu canlıdan geriye kalan kemik gibi sert kısımlardır. Her canlıda fosilleşme olmaz. Ölü canlının bulunduğu ortam çürümeyi yapan bakterilerin yaşaması için uygun değilse, canlının çürümesi gerçekleşmez. Yani canlı kalıntılarının hava ile teması kesilirse milyonlarca yıl bu canlı kalıntıları ortamda kalır. Böylece fosilleşme meydana gelir.
    Fosilleşme en çok bazı kayaçlarda meydana gelir. Ayrıca bir bataklık, bir nehrin kumlu tabanı, buzullar, çam reçinesi, asfalt, deniz ve göl gibi ortamlar fosilleşmenin en iyi yerleştiği yerlerdir.
    Fosillerin bazıları, canlıların vücutlarının tümünden bazıları da parçalarından oluşabilir. Bazı canlıların ise hiçbir parçası kalmaz, ancak bu parçalara ait izler korunarak fosil olur. Fosilleri kendi içinde çeşitlilik gösterir.
   Bitki Fosilleri: Genellikle sert tohumlular ve tahta kısımlar fosilleşirler. Ancak bazı maddelerin etkisiyle de çiçek ve yapraklar en ince detaylarına kadar korunabilir.
   Hayvan Fosilleri: Dişler, kabuklar, kemikler genellikle en sık rastlanan kalıntılardır.
   Alaska gibi bazı soğuk bölgelerde donmuş hayvanlar fosil olarak tümüyle milyonlarca yıl korunmuştur. Milyonlarca yıl önce denizlerle kaplı olan bölgelerden su geri çekildiğinde kabuklu deniz canlıları çamur, balçık ve kuma gömülmüşlerdir. Bu şekilde de milyonlarca yıl fosil olarak korunmuşlardır. Gözle görülemeyecek kadar küçük canlıların da fosilleri olabilir.
   Fosiller düşündüğümüz gibi her yerde kolaylıkla bulunmazlar. Fosilleri arama ve çıkarma çalışmaları oldukça dikkatli yapılmalıdır. Fosil çıkartma Fosilleri inceleyen bilim dalına paleontoloji denir. Fosiller ile ilgili çalışmalar yapan bilim insanlarına ise paleontolog adı verilir. Paleontologlar, çeşitli araçlar ve değişik yöntemler kullanarak fosilleri bulmaktadırlar. Fosiller bize, yerkabuğunun oluşumu ve geçmişte yaşamış canlı türleri hakkında bilgi verir.

  4.Doğal Mirasımız “Doğal Anıtlar”

   Doğal Anıtlar Yer kabuğunun oluşumu sürecinde ortaya çıkan yeryüzü şekillerine doğal anıt adı verilir. Doğal anıtlar, çok uzun bir süreçte oluşan ve tüm insanlığa ait olan değerlerdir. Peri bacaları Pamukkale Peri bacaları, Pamukkale Travertenleri, Damlataş Mağarası, İnkaya Çınarı, Karapınar Obruk Gölü, Karaca Mağarası ülkemizdeki doğal anıtlardır.
   Doğal anıtlar, ülkenin başta gelen zenginlik kaynaklarıdır. Mağaralar; jeologlar ve arkeologlar için çok zengin bir malzeme kaynağıdır. Bilim adamları, ilk insanların yaşayışları, uygarlık düzeyleri hakkında bilgi edinebilmek için mağaraları incelemişlerdir. Antalya'daki Karain Mağarası insanoğlunun bilinen en eski yerleşim yerlerinden biridir. Burada Taş Devrine ait hayvan fosilleri, insan kalıntıları ve o döneme ait araçlar bulunmuştur. Bu yüzden doğal anıtların bulunduğu bölgeler mutlaka korumaya alınmalıdır. Çünkü her biri bizim için kültürel miras olarak önem taşır.

 Erezyon ve Heyelanın Yer Kabuğuna Etkisi

   Erezyon ve Heyelan

   Erozyon ve heyelan birbirinden farklı kavramlardır. Toprağın, su ve rüzgarın etkisiyle aşınıp başka yerlere taşınmasına erozyon denir. Yeteri kadar bitki örtüsü olmayan açık ve düz araziler rüzgar erozyonuna neden olur. Gevşek yapıda olan ince ve kuru toprak rüzgar etkisiyle kolaylıkla başka yerlere sürüklenebilir. Rüzgar erozyonu uzun bir zamanda yer yer çukurlar oluşturur. Sürüklenen bu topraklar farklı yerlerde tepeler meydana getirir.
Yağan yağmur suları veya akan bir nehirdeki su, bitki örtüsünün zayıf olduğu bölgelerde erozyona sebep olur. Erozyon, üç temel sebepten kaynaklanır. Bu sebepler; ormanların yok edilmesi, toprağın yanlış kullanımı ve meraların tahrip edilmesidir. Erozyon; toprağın veriminin düşmesine, çölleşmeye, ürün kalitesinin düşmesine ve suların kirlenmesine sebep olur.
   Kayalardan, döküntü örtüsünden veya topraktan oluşmuş parçaların, yer çekiminin etkisi ile yerlerinden koparak yerdeğiştirmesine heyelan (toprak kayması) adı verilir.

   Erozyon ve heyelan arasındaki fark nedir?

Erozyon, rüzgar ve su gibi etkenlerle gerçekleşirken, heyelan yer çekiminin etkisiyle gerçekleşir. Heyelan, genellikle kaya veya toprak parçalarının yer değiştirmesi ile olurken, erozyon toprağın aşınıp taşınması ile meydana gelir.
  
Erezyondan Korunalım
Toprağı erozyonun olumsuz etkilerinden korumak için;

·         Çıplak alanlar ağaçlandırılmalıdır.
·         Bitki örtüsü korunmalıdır.
·         Topraklar eğime dik olarak sürülmelidir.
·         Ahır hayvancılığı yapılmalıdır.
·         Eğimli arazilerde toprağın önüne basamaklı setler yapılmalıdır. Bu yönteme taraçalama denir.
·         Baraj göllerinin yamaçları ağaçlandırılmalıdır.
·         Erozyonla mücadele çalışmalarında daha etkili olabilmek için bu alanda faaliyet gösteren vakıf, kurum ve sivil toplum kuruluşlarına katılarak uzmanların hazırladıkları projelerin hayata geçirilmesine katkı sağlamalıyız
    
Yer Kabuğundaki Yer Altı ve Yer Üstü Suları
   Sanayide, temizlikte, tarımda yani yaşamın her alanında kullanılan su yaşam için çok önemlidir. Su; yeryüzü, yer altı ve atmosfer arasında katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç halde bulunur. Deniz, okyanus, göl, akarsular, kutuplardaki buzullar, yer altı suları ve atmosferdeki su buharını su kaynakları olarak sayabiliriz.  Bu kaynaklardan okyanus, deniz, göl ve akarsular yer üstü sularıdır. Sıcak ve soğuk su kaynakları da yer altı suları olarak adlandırılır. Yer altı ve yer üstü sularının temel kaynağı yağışlarla yeryüzüne inen kar ve yağmur sularıdır.
   Su, yeryüzünün herhangi bir yerine kar veya yağmur olarak düşer. Bu suyun bir kısmı doğrudan; bir kısmı da akarsu, göl, baraj gibi suların tabanlarındaki boşluklardan süzülür. Bu sular yer altı sularını meydana getirir. Yer altı suları farklı derinliklerde bulunur. Kazılan kuyularda yer altı sularına ulaşılır ve bu sular yer üstüne pompalanarak değişik amaçlı kullanılır. Eğer su kendiliğinden yer üstüne fışkırırsa bu tür kuyulara artezyen kuyusu denir.
   Yer altı sularının doğal olarak yani kendiliğinden yeryüzüne çıktıkları yere kaynak adı verilir. Kaynak sularının bir kısmı sıcak, bir kısmı soğuk ve bir kısmı da ılıktır. Eğer sular ılık veya sıcak ise bunlara termal su denir. Ülkemiz termal kaynaklar bakımından oldukça zengindir. Kaplıca (ılıca) ve çamur kaynakları olmak üzere pek çok sıcak su kaynakları vardır. Nadir olarak yeraltından çıkan kaynak suları saf halde bulunur. İçinde erimiş mineral bulunan sulara maden suyu denir. Yer altı sularından içmeye elverişli olanlar içme suyu olarak kullanılır. Ayrıca endüstri, tarım ve hayvancılıkta da bu sulardan yararlanılır.
   İçmece olarak adlandırılan soğuk maden sularından içecek olarak yararlanılır. Kaplıca ve ılıcalardan ise insanlar yıkanma amaçlı faydalanırlar. Yer üstü suları da yer altı suları gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Ulaşım, turizm, balıkçılık, enerji üretimi ve çeşitli spor faaliyetleri yer üstü sularının kullanım alanlarından bazılarıdır.
İçmece olarak adlandırılan soğuk maden sularından içecek olarak yararlanılır. Kaplıca ve ılıcalardan ise insanlar yıkanma amaçlı faydalanırlar. Yer üstü suları da yer altı suları gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Ulaşım, turizm, balıkçılık, enerji üretimi ve çeşitli spor faaliyetleri yer üstü sularının kullanım alanlarından bazılarıdır. Fırat nehri üzerindeki Atatürk Barajı'nda bulunan hidroelektrik santrali Türkiye'nin elektrik ihtiyacının önemli bir kısmını karşılamaktadır. Ülkemizdeki plajlar turizmde önemli bir yere sahiptir. Deniz ve nehir taşımacılığı ülkeler arası ticarette çok önemli bir yere sahiptir.

  Hava, Toprak ve Su Kirliliği

Hava Kirliliği

Canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen veya maddi zararlar oluşturan havadaki yabancı maddelerin (duman, toz, gaz) normalin üzerine ulaşmasına hava kirliliği denir.

Hava kirliliği; insan sağlığına, diğer canlıların hayatına ve ekolojik dengeye ciddi zararlar verir. İnsanların yaptıkları faaliyetler sonucunda ortaya çıkan atıklar havayı kirletmekte ve canlı hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Isınma amacıyla kullanılan kalitesiz yakıtların
(odun, kömür) havaya verdiği gazlar hava kirliliğine neden olur. Fabrika bacalarından çıkan kimyasal gazlar, dumanlar havayı kirletmektedir. Motorlu karayolu taşıtlarının havaya verdikleri kirletici gazlar, soluduğumuz havayı kirletir.
Hava kirliliğinin, başta insan sağlığı olmak üzere, bitki ve hayvan sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Hava kirliliğinin; mimari, sanatsal yapılar üzerinde tahrip edici ve bozucu etkisi bulunmaktadır. Bu yüzden ekonomik yönden de zarar vericidir. Hava kirliliğine karşı önlemler alabiliriz. Öncelikle fosil yakıt (kömür, petrol) kullanımı yerine güneş enerjisi ve jeotermal enerji kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Sanayi tesisleri kurulurken yeşil alanların artırılması planlanmalı ve sanayi atıkları havaya verilmemelidir. Arabaların egzozlarından çıkan gazlar için egzozlara filtre takılmalıdır. İnsanlar toplu taşıma araçlarına yönlendirilmeli ve yakıt olarak doğalgaz kullanılmalıdır. Orman tahribatı önlenmeli, ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmeli ve ozon tabakasına zarar verilmemelidir.

Toprak ve Su kirliliği

Toprağa bırakılan zararlı ve atık maddelerle toprağın özelliklerinin bozulmasına toprak kirliliği denir. Toprak kirliliği temizlenmesi en zor bazense hiç mümkün olmayan tehlikeli bir ortam yaratır. Bilinçsizce yapılan ilaçlama, gübreleme, kaliteli toprakların yerleşim ve endüstri için kullanıma açılması, toprak kirliliğini hızlandırmıştır. Pek çok kimyasal madde içeren tarım ilaçlarının (böcek öldürücüler, mantar ilaçları) su ve toprak kirlenmesinde önemli payı vardır. Toprağın yapısı, bilinmeden yapılan gübreleme ve zararlı canlılara karşı yapılan mücadelede kullanılan tarım ilaçlarının fazlası bitki ve diğer canlılara zarar verir. Hatta yağmur suları ile içme ve yer altı sularına karışan tarım ilaçları denizlere kadar taşınarak su kirliliğine neden olmaktadır. Verimli toprağın yok olması, erozyonla taşınan topraklar denizlerde ve akarsularda bulanıklık oluşturarak su içindeki dengeyi de bozmaktadır.
Arazilerin iyi ağaçlandırılmaması, ağaçların kesilerek tarım alanı haline getirilmesi erozyona sebep olmakta ve bundan dolayı da su kirliliği ortaya çıkmaktadır. Endüstri tesislerinden çıkan ve arıtılmayan atık maddeler toprak ve su kirliliğine yol açmaktadır. Su kirliliğine; sanayileşme, kentleşme, nüfus artışı, tarım ilaçları, kimyasal gübreler, katı çöplerin sulara bırakılması, hayvansal atıklar ve toprak erozyonu neden olur.

Toprak ve su kirliliğini önlemek için neler yapılabilir?

Su kirliliği için; arıtma tesisleri kurulmalıve insanlar bu konuda bilinçlendirilmelidir. Elbette ki toprak kirliliği de önlenebilir. Toprak kirliliğini önlemek için; tarım ilaçlarının toprağa zarar vermeyecek şekilde bilinçli olarak kullanılması, uygun gübreler tercih edilmesi, katı atıkların topraktan uzaklaştırılması, atık suların arıtılmadan toprağa verilmemesi ve toprak kirliliği konusunda toplumsal bilincin artırılması gerekir.

Kaynak:

  • Palme yayıncılık, 6.sınıf Fen ve Teknoloji PDF